Bazı tarihî anlar vardır ki, sadece bir ulusun değil, bütün bir insanlığın hafızasına kazınır. 10 Kasım 1938 sabahı saat 09.05… Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’ndaki 71 numaralı odasında hayata gözlerini yumduğunda, sadece bir lider değil, bir çağ da kapanıyordu. Peki bu çok özel ve hüzünlü anda onun yanında kimler vardı? Gelin bu tarihi ana hem verilerle hem de insan hikâyeleriyle dokunan bir yolculukla birlikte bakalım.
Son Günler: Sessizliğin İçindeki Mücadele
1938 yılının sonbaharı… Atatürk, yıllardır süren yoğun çalışma temposunun, cephelerde geçen savaşların ve bitmek bilmeyen sorumlulukların bedelini ağır bir şekilde ödüyordu. Karaciğer sirozu teşhisi konulduğunda artık hastalığın geri dönüşü yoktu. Ancak o, ölüm döşeğinde bile ülkesini düşünmeye devam etti. Hatay meselesiyle ilgilendi, devlet meselelerini yakın çevresiyle tartıştı ve son ana kadar “yol gösterici” olmayı sürdürdü.
Dolmabahçe Sarayı’nda, Boğaz’a bakan o meşhur odasında geçirdiği son günlerinde Atatürk, yalnız değildi. Yanında hem yakın dostları, hem doktorları, hem de yıllarını birlikte geçirdiği sadık hizmetkârları vardı.
Yanında Olanlar: Sadakatle Bekleyenler
Atatürk’ün son anlarında odasında bulunan isimler, sadece görevli değil, aynı zamanda onun hayatının bir parçasıydı. İşte 10 Kasım sabahında onun yanında bulunan en önemli kişilerden bazıları:
Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp – Son Sözleri Duyan Doktor
Atatürk’ün tedavisinde en başından beri görev alan doktorlardan biri olan Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, son nefesini verdiği ana kadar odadaydı. Atatürk’ün son sözlerini de o duydu. “Aleykümselam” diyerek dünyaya veda eden büyük önderin bu sözleri, belki de bir selamlaşmanın, bir vedanın en anlamlı hâliydi.
Dr. Mim Kemal Öke ve Dr. Nihat Reşat Belger – Bilimle Nöbette
Tıbbi ekibin iki önemli ismi daha, Dr. Mim Kemal Öke ve Dr. Nihat Reşat Belger, Atatürk’ün nabzını ve solunumunu düzenli olarak kontrol ediyor, anbean durumunu takip ediyorlardı. Onlar için bu artık sadece bir tıbbi vaka değil, bir insanlık görevi hâline gelmişti.
Kılıç Ali – Cephe Arkadaşı, Son Nefese Kadar Dost
Milli Mücadele yıllarından beri Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarından biri olan Kılıç Ali, son ana kadar onun yanındaydı. Gözyaşlarını tutamayan Kılıç Ali, Atatürk’ün sessizce hayata veda ettiği o anı ömrü boyunca unutamadı.
Hizmetkârlar: Cemal Granda ve Diğerleri – Sadakatin Sembolü
Atatürk’ün en yakın hizmetkârlarından Cemal Granda ve diğer saray çalışanları, günlerdir başucundaydı. Yıllardır aynı evi, aynı hayatı paylaştıkları bu büyük insanı yalnız bırakmadılar. Cemal Granda anılarında, o anı şöyle anlatır: “Saat 09.05’te bir sessizlik çöktü. Kimse ağlamadı önce, çünkü kimse inanmak istemedi.”
O Odaya Sığmayan Vedalaşma
O sabah sadece bir odada birkaç kişi değildi Atatürk’ün yanında. Bütün bir millet, yürekten oradaydı. Dışarıda toplanan kalabalık, Dolmabahçe Sarayı’nın pencerelerine bakarak dua ediyor, gözyaşlarını tutamıyordu. Radyo yayınları kesildiğinde ve “Atatürk öldü” haberi verildiğinde, Türkiye’nin her köşesinde derin bir sessizlik hâkim oldu.
Atatürk’ün naaşı, 16 Kasım’da halkın ziyaretine açıldığında yüz binler Dolmabahçe’ye akın etti. Her biri, onun bir sözüyle, bir devrimle, bir fikirle hayatına dokunmuştu. O gün orada olmayanlar bile, ruhen onun yanındaydı.
Sonuç: Bir Liderin Son Anlarında Yalnız Kalmayan Yüreği
10 Kasım 1938’de Atatürk’ün etrafında bulunan doktorlar, dostlar ve hizmetkârlar sadece bir veda töreninin tanıkları değildi; aynı zamanda bir devrin kapanışının da şahidiydiler. O son nefeste, bir ulusun kurucusu yalnız değildi. Yanında insanlık vardı, sevgi vardı, minnet vardı.
Belki de en önemlisi, o odada bulunan herkesin bildiği bir gerçek vardı: Atatürk’ün bedeni aramızdan ayrılmıştı ama fikirleri, devrimleri ve mirası sonsuza kadar yaşayacaktı.
Şimdi Söz Sizde
Sizce Atatürk’ün yanında bulunan bu isimlerden en anlamlı rolü kim üstlendi? Onun son anlarında orada olmak size göre nasıl bir his olurdu? Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşın, bu tarihî anı birlikte yaşatalım…